Kampanya: Atsız Affedilmelidir!
Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Sabri F. Ülgener (Weber'in hem öğrencisi hem de muarızı) Weber'in Batı kapitalizminin kaynaklarını incelemede sergilediği dehaya rağmen, İslam'ı nasıl yanlış değerlendirdiğini ve serbest piyasa sistemiyle fıtri bağdaşıklığını nasıl küçümsediğini ayrıntılı bir şekilde yazdı.
Weber bir yandaki bu düzenli yaşama tutkusu ile öbür yanda Protestanlığın (Luther kolu hariç) metodik-riyâzetçi kanadı olan kalvanizm ve onunla bir çizgide olmak üzere pürüanizm (kısmen Hollanda ve İngiltere ile Kuzey Amerika) arasındaki yakınlık üstünde durur.
Osmanlı ülkesi dahil bütün bir bölgenin kaderini tayin edecek olan önemli bir kayma ve değişme üstünde durmak istiyorduk: Dünya ticaret yollarının Akdenizi kaderi ile baş başa bırakıp Atlantik kıyılarına doğru yer.
değiştirmeleri ve bunun zihniyet dünyamızda bıraktığı izler!
Aydının kütleye yabancılaşması memleketimizde Batıya nazaran biraz daha ileri ölçülere varmışsa sebebini son olarak işaret ettiğimiz noktada, aydın ve bürokrat karışımında aramak lâzımdır. Müfettiş ve vali olarak kaymakam olarak kütleye üstten ve yukarıdan bakan ve yanına kolay yaklaşılamayan yönetici takımı aynı zamanda diplomalı aydının ülke çapında başlıca örneğini vermiştir. Batıda entelektüel deyince hatıra ilk planda muharrir, romancı, gazete yazar ve yorumcusu, bir kelime ile fikir ve edebiyat adamı (l'homme de lettre) geldiği halde, bizde aydın okur yazarla beraber onun üst kademede bürokratla kaynaşmış türünü hatıra getirir.
"Hıristiyanlık gerçekten, Max Weber'in dediği gibi, başlangıçta gezginci bir zanaatkâr ve esnaf dini olarak vücut bulmuş, aradan epey zaman geçtikten sonra küçük burjuvaziden şehirlerin hali vakti yerinde orta sınıf halkına (burjuvazi'ye) doğru yol ve yön değiştirmiştir. İslâm'da ise gelişme tersinedir: Şehrin hali vakti yerinde orta sınıf, halkından başlayıp tasavvuf ve tarikatlarla beraber esnaf ve zanaatkâr çevrelerine, bugünkü deyimi ile küçük burjuvazi'ye doğru yol alan bir gelişme çizgisi ile karşı karşıyayız."